Thursday 5 July 2018

çocuklarda tuvalet eğitimi

Selamlar okuyan anneler,

Böyle başlıyorum çünkü muhtemelen başlığı görünce okumaya sadece anneler devam edecektir.  :)

Az önce instagramda bir yarışma gördüm, tuvalet eğitiminin doğruları ve yanlışları diye. Sorulara baktığımda kesin olarak doğu veya yanlış diyemediğimi gördüm. Ben sadece iki çocuk büyütüyorum ve deneyimlerim çok çeşitli iken, uzman kişiler kalkıp da nasıl "kesin böyle böyle yapılır" diyebiliyorlar şaşıyorum.

Madem ben çocuklarımı bezden kurtaralı çok oldu, bu konuda da değişik kaynaklardan bilgi edindim, yeni gelenlere bir de ben ışık tutayım :))

-En çok kafa yoran konu "ne zaman?"
Efendim bu çocuktan çocuğa, anneden anneye, sabırdan sabra vs... değişir. Mesela bir kitap var ki bebeğin doğuştan itibaren bezsiz olabileceğini anlatıyor. İlk bakışta imkansız gelse de örnekleri çok.  Ben kitabı okudum ve kızımda denedim, daha tek başına oturmayı beceremezken, tuvaletini lazımlığa yapmayı öğrendi. Hatta bir gece uyanıp ağladığında tek derdi tuvaletini yapmaktı, yaptırdık ve geri uyudu. Sonra maalesef o kadar ilgilenemediğim için unutuldu.
Tekrar tuvalet eğitimine başladığımızda hamileydim ve iki çocuğu bezleme fikri cazip gelmediği için biraz da alelacele alıştırdım. Ben iki çocuğumu da 2-3 yaş arası tuvalete alıştırdım ama 1-4 yaş arası gayet normal sayılmakta. Hatta şöyle bir yaklaşımla karşılaştım ki epey rahatlatıcıydı "kimse okula bezle gitmiyor" :))

-Bir sonraki konu "bezli mi, bezsiz mi?"
Tabii ki bu da çocuğa göre değişmekte. Genel olarak, yaptığını hissetsin ama etrafı da batırmasın diye alıştırma külotu denen dışı naylon içi havlumsu olan çamaşırlar giydirilir ki, bunlar ufak kaçırmalar dışında çok da temiz bir çözüm olmaz. Çoğu kişi yazı bekler, ya köye götürür, ya halıları kaldırır, salsın artık der. :) Ben külot gibi giyilen bezlerden kullandım çoğunlukla. Özellikle dışarı çıkarken problem olmaması açısından büyük kolaylık; yaparsa yapsın, yapmazsa külot gibi kullanarak tuvalete yetiştirirsin. Gündüz bezini çıkarsam da, gece bezlemeye devam ettim bir süre daha. Halen daha bütün yataklarda yatak koruyucu vardır, çocuk bunlar sonuçta.

-Başka kafalara takılan soru, "lazımlık mı, klozet mi, alaturka mı?" 
Ben hep lazımlıkla başlatıp, klozet adaptörü, klozet ve alaturka sırasında gittim. Çocuğun hevesine, size kolay gelişine göre nasıl rahat ederseniz öyle başlayın. Çok alengirli, acayip pahalı lazımlıklar var mesela, her şeyin pazarı var. Bunu görürse kesin oturur hop diye doldurur, sanmayın. Daha önce böyle heveslerle alıp da hiç kullanamadığınız diğer şeyleri unutmayın :) Ben kızıma en basit, sade olanından almıştım. Oğluma da yine çok ucuz ama kornalı, direksiyonlu bir model aldım. Şu var ki, benim için önemli olan, bu işin banyoda, tuvalette yapılmasıdır. Yemek yerken oda oda dolaşılmasını tasvip etmediğim gibi, tuvalet yapılırken lazımlığın gezdirilmesini hijyenik ve mantıklı bulmuyorum.

Tuvalet eğitimi, pek eğlenceli değildir (bence), 1 gün de sürebilir 1 ay da. Ama bu geleceğe yatırımdır. Düşünsenize bir daha kocaman kolilerle bez taşımayacaksınız, ya da temizlik inanılmaz kolay olacak :) Tabii tuvalet kullanımına alışmış olsa da, aşağı yukarı okul çağına gelene kadar tamamen sizden bağımsız olamayabilir. Kazalar da olur, hele de kardeş falan gelirse :)

Tertemiz günler, bezsiz çocuklar dilerim hepinize :)









Sunday 27 May 2018

iç-dış temizlik :)

Resulullah (s.a.v) bir gün şöyle buyurdu:
"Allah'ın rahmeti, çocuklarının iyi işler yapmasına yardımcı olan anne ve babanın üzerine olsun!"
"Bu nasıl gerçekleşebilir?" diye sorulduğunda Allah Resulü (s.a.a) buyurdu:
"Çocuklarınızdan, yapabilecekleri bir işi bekleyin; güç yetiremeyecekleri şeyi onlardan istemeyin; onları günah işlemeye mecbur etmeyin; çocuğunuza yalan söylemeyin ve abes şeyler yapmayın."






Biz de çocuklarımızı yapabilecekleri şeyleri kendileri yapmaları konusunda teşvik etmeye çalışıyoruz. Ev işlerine, mutfak işlerine ve birbirlerine yardım etmelerini ve yaşayarak öğrenmelerini mutlulukla seyrediyoruz. 
Fotoğrafta kızım arabamızı süpürüyor. 6 yaşında, o kadar zor bir görev değil ve çok da eğlenerek yaptı. Geçenlerde 4 yaşındaki oğlum ev süpürgesiyle halı süpürdü, böyle bir işi başarabildiği için de çok mutlu oldu :) 
Tabii ki büyüklerin yaptığı gibi tertemiz işler çıkartamayabilirler, biraz ortalığı dağıtabilirler, ama her zaman oyuncaklarla oynayarak, boyama yaparak da gerçek dünyaya hazırlanamazlar ki. 
Kendilerine ve etrafa zarar vermedikleri sürece kız erkek ayırt etmeden, uygulamalı evimizde, çocuklarımı kendilerine yeten bireyler olarak yetiştireceğim. 

hem yaptıkları banaysa, öğrendikleri onlara :)) 




Sunday 22 April 2018

üniversite mezunu ev hanımı...

Merhabalar,

Ben İstanbul  Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden 10 yıl önce mezun oldum. Bu yıl da Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde Havacılık Yönetimi bölümüne başladım. Bu arada çalışmıyorum ve bu benim seçimim. 

Gün geçmiyor ki birileri bana "neden çalışmıyorsun?", "diplomanı bana ver bari", "boşuna okudun o kadar", "evlenip evde oturmak için mi okudun?" türünde cümleler kurmasın. Tamam, belki her gün değil, ama haftalık bir düzeni vardır mutlaka :) Bazı soruları buradan cevaplamaya çalışalım. 

Neden çalışmıyorum? Muhakkak ki çalışsam iyi bir maaşım olurdu. Ancak son 7 yıldır hayatımın önceliği çocuklarım oldu ve onları kreşte veya bakıcılarla büyütmeyi hiç düşünmedim. Beni anneannem büyüttü. Allah razı olsun çok da iyi bakardı ama ben akşamları işten gelen annemin bacaklarına sarılırdım (boy o kadar o zaman, tabii). 

İlk doğduğunda üstünü bile değiştiremediğim kızımla birlikte çocuklar hakkında bir sürü okudum, araştırdım, öğrendim. Şu anda kızım birinci sınıfa gidiyor, oğlum ise henüz 4 yaşında. Çalışan annelerden aldığım cevaplara göre, çocukların okul hayatı da okul öncesi kadar önemli, orada da sürekli takip gerekiyor. Bu cümleden anlaşılması gereken; yakın zamanda çalışmayı düşünmediğimdir. 

Diplomamı da kimselere veremem :) Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, o kadar da kolay bir bölüm okumadım. Yılların emeği var o diplomada, sadece benim değil, ailemin de. Çok diploma istiyorsanız siz de çalışın, uykusuz kalın, parasız kalın, okuyun. Eğitimin yaşı yok. 

Boşuna okumadım o kadar, gerçekten. Zor olduğu kadar o kadar da güzel yıllardı ki üniversite yılları. Öte yandan o süreci sadece sonunda diploma alıp, çalışmak olarak da görmemek lazım.

Evlenip evde oturmak için üniversite mi okunur yahu? Zaten benim de birçok genç kız gibi lisedeyken taliplerim çıkmaya başlamıştı. Ama annem takdir belgesi almadan geçmeyen kızını tabii ki de kimselere vermedi. İyi ki de vermemiş (bu konuda eşim de benimle aynı fikirde :). 

Bu sorular üniversite mezunu ve/veya uçak mühendisi olmam ile alakalı. Adeta yıllar önce bi hata yapmışım gibi sorup duruluyorlar... Bir de yeni çıkan modeller var, açıköğretim ile ilgili :)
"öbürünü okudun da ne oldu?". "e bu bitince çalış bari"... 

Öbürünü okudum güzel oldu, bunu anlattım yukarıda. 

Bu bitince çalışır mıyım bilmiyorum ama açıkçası okuduğum bölümü seviyorum, derslerimi seviyorum. İyi ki başlamışım. 

Burada yazılanlar zaten sürekli anlatıp durduğum şeylerdi. Yeni bir şey eklemedim. Beni bilenlerin okumasına gerek yok. Bunu da sonuna yazayım ki sizin de "boşuna okuduğunuz" bir şey olsun :))))













Tuesday 8 August 2017

soğuk çay

selam olsun sıcaktan bunalanlara,
selam olsun siyah çay sevmeyenlere,
selam olsun bi soğuk çay olsa da içsem diyen ama katkı maddelerinden bıkıp usanmış olanlara...
sanırım ilerleyen satırlarda dünyanın en kolay soğuk çay tarifini bulacaksınız.
bu tarifi Lipton'un sayfasından uyarladım.

Soğuk çay:
1 tane sallama çay
2 bardak kaynar su
3 yemek kaşığı şeker
soğuk su veya buz
dilimlenmiş yarım limon

ben bu tarifi 1 litrelik konserve kavanozunda yapıyorum, içmeye hazır olduğunda içine bir pipet atıp içiyorum.
2 bardak kaynar suyu kavanoza koyuyoruz, üzerine çayı koyup 3-5 dakika demlenmesini bekledikten sonra çıkarıyoruz.
çayın üzerine şekerini koyup karıştırdıktan sonra soğumaya bırakıyoruz.
biraz soğuduktan sonra üzerine 1 litreye kadar soğuk su veya buz koyup limonu ekliyoruz.
dolaba koyup iyice soğumasını ve limonla kaynaşmasını bekliyoruz.

içiyoruz işte bitti :)

Thursday 6 April 2017

çocuğum yemek yemiyor...

Şunu şuraya yazayım da uçmasın sözlerim gibi... 

Küçük çocuğu olan annelerin düzenli olarak kullandığı cümlelerden biridir. Sanırsın çocuklarımız bir deri bir kemik dolaşıyor. Günlerce aç aç duruyorlar. Yazıık.
Oysa gerçek böyle değil. Siz de eğer çocuğunuzun yemek yemediğini düşünüyorsanız şu listedekilerden birisi size uyuyor mu diye bakın, eğer uyuyorsa muhtemelen yanlış düşünüyorsunuz :) 
1-Çocuğum hiç yemek yemiyor ben de kek, börek yapıyorum; bir tek onları yiyor. 
2-Çocuğum kendisi yemiyor, hep ben zorla yediriyorum. 
3- Çok yemek seçiyor, yaptığım yemeklerin hepsini yemiyor.
4- Sadece bir tabak yemek yiyor, pilav varsa sebze yemiyor. 

Listemizi yaptığımıza göre bunları tek tek irdeleyelim.

1-Şekerim ben olsam ben de istediğimi yeme şansım varken daha az sevdiğimi yemem. Ooh gelsin börekler, gitsin kekler. Az ağlarsam çikolata şeker de yanı başımda yerini alır nasılsa :) 

2-Demin belirttiğim gibi ben de olsam "armut piş, ağzıma düş" derim ne var bunda. Yedirsin annem, istemezsem kapatırım ağzımı, deviririm tabakları. İstediğimde ağzımı açmam yeterli. Zaten ben yesem üstümü kirletirim annem kızar, iyisi mi yedirsin keyfince.. 

3-Biz ailecek pek yemek seçen insanlar değiliz ama her şeyi de yemiyoruz sonuçta. Her insanın ağız tadı ayrıdır. Bizim eve brokoli girmez çünkü yiyen yok, denedim çocuklar da beğenmedi. Hiç patlıcan yemeyen oğlum geçen gün bi kaç tane attı ağzına. Ben genelde çocukların yemeyeceğini bildiğim şeyler pişirdiğimde onlar için de ayrı bir şey yaparım. 

4-Bizimkiler de pilav, makarna tercih edebiliyor. Ben her yemeği ortaya koymam öyle, önce herkes çorba veya sulu yemeği yiyecek az da olsa. Genelde bir tabak yemek yetiyor çocuklara veya iki küçük tabak. Minicik gövdeleri var ve 3 öğün 3 tabak yemek zorlar bence. 

En çok uyguladığım yöntem, yemeyen yemesin. Öğlen yemeyen akşama çok güzel yiyor, arada sadece meyve yiyorlar ve açlıktan ölmüyorlar. 
Vaktim olursa daha çok özeniyorum, oğlum neredeyse her sabah krep istiyor, gerçi iki günlük yapıyorum bir kerede, zira daha az olmuyor. 
Geçen gün ikindi vakti yediği için akşam yemeği yemeyen oğlum, sabah da biraz geç kalkınca "anne çok acıktım" dedi. Elleri titreyerek oturdu sofraya ama yiyince geçti :)
Çocuklarım oturmaya başladıktan sonra kendi kendilerine yemelerine hep izin verdim. Önceleri çok kirli çamaşır, salçalı surat vb temizlesem de, 1-2 yaşından itibaren yanıma oturarak kendi yemeğini yiyen çocuklarım olması beni hep gururlandırdı. Tabii ki, aralarda tercih etmedikleri yemekleri tıktım, az yediklerinde destek oldum :)
En problemli dönemleri diş çıkarma ve hastalık zamanlarıydı. Yine kendinizi örnek alın, dişiniz delice ağrıyorken, yemek yiyebilir misiniz? 
Koyun tabağı kaşığı önüne, eninde sonunda yiyecektir. Bir günde olmasa da bir ara olur yani. 

önemli not: Çocuğunuz 2 gün sadece su içerek ayakta kalabiliyor ve yine de yemiyorsa, büyüme grafiklerinin en alt çizgisinden daha zayıf ve/veya kısaysa; bir uzmana başvurma zamanı gelmiş olabilir. 

Son olarak şunu da belirteyim de sonra sorun olmasın: doktor, diyetisyen, uzman filan değilim. İki çocuk annesi, epey okumuş, dinlemiş, deneyimlemiş birisiyim sadece. 









Tuesday 21 March 2017

sesim gitti...

Merhabaaaaa,

Bugün sesim kısık olduğu için pek konuşamıyorum, şuradan bağırayım dedim. Geçen hafta baş ağrılarıyla başlayan rahatsızlığım bir kaç gündür boğazıma geçti. Bugün de iyice sesim soluğum kesildi gibi. Konuşmalarımı minimumda tutuyorum ve odadan odaya bağıramadığım için herkesin ayağına gitmem gerekiyor. Aslında istediğim ise yatıp dinlenmek.
Küçükken hastalanırdık, grip nezle olurduk ama bir haftada geçerdi. Son yıllarda gripler de bi değişik oldu. Hastalanan en az üç hafta iyileşemiyor. Bu yıl ana okuluna başlayan kızımsa sadece bir kaç haftayı hastalıksız geçirdi. İnşallah vücudu direnç kazanır da ilkokula başladığında bu kadar hasta olmaz.
Yaklaşan yazla beraber gribal enfeksiyonların azalması umuduyla...

Monday 20 March 2017

oğlum 3 yaşında :)

Merhabalar,

Benim tatlı oğlum 3 yaşını doldurdu. Artık konuşuyor, yürüyor, koşuyor, tuvaleti kullanıyor, sayı sayıyor, yemek yiyor. Yaşının gerektirdiklerini yapıyor. Her gün daha bağımsız oluyor annesinden. Her ne kadar büyüdükçe dertleri büyüyor dense de, ben her yeni günde daha kolaylaştığını düşünüyorum. 3 yıl önce oğlum sürekli ağlayıp, süt içip, altını dolduruyordu; uyuduğu zamanlarda ise kızımın gönlünü almam gerekiyordu. Oysa şimdi ben bilgisayar başında yazı yazarken, ikisi ne kadar da güzel oynuyorlar :)


Ufak bir pasta yapıp doğum gününü kutladık. Onun şimdilik doğum günü kutlamalarında pek gözü yok. Asıl bu işin heveslisi ablası, hele de okulda her hafta birilerinin parti yapıyor olması onu daha da heyecanlandırıyor. Her ne kadar tam karne günü onun doğum günü olsa da, biz daha erkenden yapmayı planlıyoruz. Ona kalsa hemen yapalım :)